Pink Floyd Ve Web Tasarım

Pink Floyd bundan 47 yıl önce müzik yapmaya başladığında bilgisayar teknolojisi henüz hesap makinesinin bir adım ötesine geçebilmiş; transistörlerle, entegre devrelerle boğuşuyordu. Syd Barrett yanına Roger Waters, Rick Wright ve Nick Mason’ını alıp grubu kurunca belki de müzik ilk defa teknolojinin önüne geçmiş oldu. Yaptıkları müzik yaşadıkları zamanın çok ötesindeydi çünkü. Lakin Syd Barrett’ın iyice dozunu artırdığı uyuşturucu, ruh halinde ve akıl sağlığında büyük hasarlara yol açınca gruptan ayrılmak durumunda kaldı. David Gilmour’un gruba katılmasının ardından Pink Floyd, Gilmour ve Waters’ın üretkenliği ile Rick Wright’ın dahiyane alt yapısını birleştirerek yaptıkları müzikle dünyanın en büyük müzik grubu olmayı haketti ve bugüne kadar birçok sanat eserine, bir çok insana ilham kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor. Peki bunun web tasarımla ne ilgisi var? Genel olarak çok ilgisi yok aslında… Tamamı kişisel deneyim ve fikirlerimden oluşan bir yazı okuyacaksınız. Tabii ki içinde web tasarım olacak. Ama daha çok müzik…

Müzik, hayatımın neredeyse tamamında yer aldı. Bazı zamanlar iş yaparken arka fon, bazı zamanlarda ise işimin kendisi oldu müzik. 9 yaşında piano dersi alırken Rick Wright’a özenmedim belki, ama üniversitede gitar çalmak istememin en önemli sebebi Pink Floyd’du. Birkaç akordan oluşan Another brick in the wall‘u çalmak içindi bütün gitar öğrenme çabam. Teknik olarak dünyanın en basit şarkılarından biri ama en protest şarkısıdır.  Üniversite yıllarımda bilgisayarla tanıştığımda ise hayatımın 2. hobisini edindim: Web tasarım.

İlerleyen zamanlarda her ikisi de hobi olmaktan çıkıp hayatımı (özellikle de üniversite hayatımı) idame ettirdiğim amatör ruhlu uğraşlarım haline geldiler. 2001 yılından itibaren ise ikisi ile de profesyonel anlamda işler çıkarmaya başladım. Müzik grubumla birlikte haftanın neredeyse tüm günlerinde bir mekanda sahne alırken, bir yandan da kurumsal web siteleri yapmaya başlamıştım. 13 yıllık hikayemin başı böyle. Bugün web tasarım da, geçtiğimiz haftalarda son albümü ‘The Endless River’ı çıkaran Pink Floyd da hayatımın kopmaz parçaları hala. Gelelim, yaptığımız işle Pink Floyd arasındaki bağa…

Konuyu işitsel ve görsel açıdan olmak üzere 2 başlıkta ele alabiliriz.

pink-floyd-the-wall

İşitsel: Çalışırken müzik dinlemek

Müzik, günümüzün modern iş dünyasında yaptığınız işe odaklanma, ruhu dinlendirme, monotonluktan kurtulma gibi motive edici birçok etkiye sahip. Daha da önemlisi, yazının başında da dediğim gibi hayatımızın birçok alanında üretimlerimize ilham kaynağı olması. Bugün müziğin iş hayatında yaratıcılığı artırmaya yarayıp yaramadığı tartışılıyor. Açıkçası, bunun tamamıyla sevdiğiniz bir şarkıyı/albümü/müzisyeni dinlerken aldığınız haz ile orantılı olarak doğru olduğunu düşünüyorum ben. Şahsen bir müzik aşığı olarak günümün büyük çoğunluğunu çalışarak geçirdiğim saat diliminde müzik neredeyse bir an olsun susmuyor. Ben işimi yaparken bazen arka planda, bazense kulaklığımda yüksek sesle çalmaya devam ediyor. Dinlediğim müzik tamamen o an yaptığım işe göre değişiyor. Eğer Photoshop’ta tasarım yapmakla meşgulsem yüksek sesle sert müzik dinlemekten keyif alıyorum. Yaratıcılığımı doğrudan artırıp artırmadığını bilemesem de motive edici gücüyle yaptığım işe olumlu yansıdığına eminim. Özellikle de günün son saatlerinde yorulmaya başladığım anlarda zihnimi açık tutmak için sarıldığım ilk şey kahve ya da sigara değil, müzik.

pink-floyd-artwork

Görsel: Hayal gücünü kullanmak

Pink Floyd saykodelik ve deneysel müzik tarzı ile sadece kulağa değil, konserlerindeki büyüleyici sahne şovlarıyla, yaratıcı klipleriyle ve hatta sıradışı albüm kapaklarına dek tüm görsel yanıyla göze de hitap eden bir grup. Dolayısıyla müzikle uğraşan insanların dışında, film yönetmenleri, ressamlar, heykeltraşlar gibi sanatın görsel yanıyla uğraşan sanatçılara da ilham kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Bu gruba web arayüzü tasarımı yapan bizleri de katmak neden yanlış olsun ki.

Son zamanlarda web tasarım ile uğraşırken en çok dinlediğim albümlerden biri de Pink Floyd – The Endless River. Tabii ki albümden Wish You Were Here ve Comfortably Numb gibi hit şarkılar beklemek yanlış. Yine de çoğunluğu enstrümantal olan albüm, dingin atmosferiyle ve üst üste kaydedilen seslerin katmanlar halinde duyulan derinliği ile dinleyiciyi -aynen kapak tasarımındaki gibi- bulutların üstünde bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta neler göreceğiniz tamamıyla sizin hayal gücünüze bağlı. Gördüklerinizi ise bilinç altından koparıp tasarımlarınıza yansıtmanız yeteneğinizle doğru orantılı.

“The Endless River” da dahil olmak üzere Pink Floyd’un albümlerinin ufku açtığı, yaratıcılığı olumlu etkilediği, çalışırken dinlendirici ve motive edici etkisinin olduğu yadsınamaz.  Tasarıma/sanata/üretkenliğe dönüştürmek için ihtiyacınız olan ilham duygusu Pink Floyd şarkılarında gizli olabilir. Sonuçta biri ilham gerektiren bir meslek, diğeri ise ilham verici bir müzik grubu ise müziksever web tasarımcılar için bu ikisi arasında kuvvetli bir bağ olduğunu söylemek mümkün.

2 Yorum
  • stratocaster
    Aralık 19, 2014

    Endless River için Pink Floyd albümü demek eski albümlere haksızlık. Yine de güzel albüm oldu. Tasarım yaparken klasik müzik dinliyorum ben. Herkese tavsiye ederim çok rahatlatıyor.

  • Afgan Rasulov
    Ekim 23, 2015

    Hayal gücünü kullanmak kısmı daha çok ilgimi çekti

Yanıtla